Modern dijital ekonomide, veri koruma artık sadece bir IT fonksiyonu değil, yasal sorumluluk, iş sürekliliği ve toplumsal meşruiyet üzerinde doğrudan etkisi olan stratejik bir fonksiyondur. Şirketler, ülke içi ve uluslararası düzenlemelerle karmaşık bir düzenleyici ortamda faaliyet göstermektedir; bu düzenlemelerin en önemlisi GDPR’dir. 25 Mayıs 2018’de yürürlüğe giren GDPR, şirketlerin kişisel verileri işleme biçimlerini temelde değiştirmiştir. Bu düzenleme, şirketlerin şeffaf, sorumlu olmalarını ve tüm veri işleme süreçlerine uymalarını gerektirirken, ihlaller için ağır cezalar öngörmektedir. Ayrıca GDPR, kişisel verilerin sahiplerine daha önce görülmemiş haklar tanımaktadır; bu haklar arasında erişim, düzeltme, sınırlama, veri taşıma ve silme hakları bulunmaktadır. Bu değişiklikler, yönetim, teknik altyapı ve hukuki kararlar üzerinde köklü dönüşümler yaratmıştır.
Gizlilik ve veri işleme ile ilgili hukuki meseleler, giderek finansal yönetim hataları, yolsuzluk, uluslararası yaptırımlar ve sınır ötesi sorumluluklarla bağlantılı hale gelmektedir. Dolandırıcılık, kara para aklama veya yolsuzluk şüpheleri bulunan şirketler, verileri doğru şekilde işlememeleri durumunda özellikle risk altındadır. Hukuk danışmanlarının rolü artık yalnızca cezalara veya denetimlere karşı savunma yapmakla sınırlı kalmayıp, giderek daha proaktif ve stratejik hale gelmektedir. Veri ve siber güvenlik stratejisinin sağlam bir şekilde oluşturulması, düzenleyici gereklilikler, adli denetim ve organizasyonel çeviklik gerektiren bir süreçtir. Hukuki olarak doğru bir şekilde yorumlanan ve uygulanan yükümlülükler, itibar zararları, para cezaları ve dava süreçlerinden kaçınmak için kritik öneme sahiptir.
(a) Veri İşleme Sözleşmesinin Kurulması
Veri işleme sözleşmesinin kurulması, gözden geçirilmesi ve müzakere edilmesi, veri denetçisinin ve veri işleyicisinin her ikisinin de korunması için temel hukuki araçlardır. Bu sözleşmelerin, GDPR’nin 28. maddesine uygun olarak sorumlulukları ve yükümlülükleri açıkça belirtmesi gerekmektedir. Veri işleme süreçlerine ilişkin teknik ve organizasyonel önlemler, olay bildirimi yükümlülükleri, alt işleme kullanımı ve uluslararası veri transferleri gibi her ayrıntının, Avrupa düzenleyici makamlarının mevcut yorumları ve yerel yargı sistemleriyle uyumlu olması gerekmektedir. Uluslararası işbirliği söz konusu olduğunda, standart sözleşme hükümleri (SCC) veya bağlayıcı kurumsal kurallar (BCR) gibi düzenlemeler, denetim ve yasal koruma sözleşmelerini içermelidir.
Hizmetler geçici veri işleme içeriyorsa, sağlayıcının veri işleyicisi mi yoksa bağımsız veri denetçisi mi olduğu belirlenmelidir. Bu tanımlama, hukuki ilişkileri ve uyum seviyesini belirler. Bu nitelendirme, gerçek iş süreçlerine, veri altyapısına ve işleme amacına bağlı olarak dikkatlice belirlenmelidir; çünkü yanlış nitelendirme, yasa dışı veri işleme ve yaptırımlara yol açabilir.
Ortak veri denetçileri arasındaki sözleşmeler, ortak hedeflerin ve önlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanmasını gerektirir ve kişisel veri sahiplerinin haklarının yerine getirilmesi, şikayetlerin yönetilmesi ve sorumluluğun paylaşılması konusunda net hükümler içermelidir. Bu sözleşmeler yazılı olarak düzenlenmeli ve kişisel veri sahiplerine gizlilik politikası aracılığıyla açıkça iletilmelidir. Şikayet durumunda düzenleyici makamlar bu sözleşmeleri dikkatlice inceleyecektir; herhangi bir belirsizlik veya eksik sözleşme, yaptırımlara yol açabilir.
Schrems II Davası’ndaki AB Adalet Divanı kararı ile Privacy Shield (Gizlilik Kalkanı) geçersiz sayıldığından, uluslararası veri transferi sözleşmelerine daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir. Şirketlerin şimdi güncellenmiş standart sözleşme hükümleri, Transfer Etki Değerlendirmesi (TIA) ve veri şifrelemesi gibi alternatif garantiler uygulamaları gerekmektedir. Bu sözleşmelerin doğru bir şekilde kurulması, uluslararası veri değiş tokuşunun uyumlu olmasını sağlamak için kritik öneme sahiptir.
(b) Günlük Veri İşleme Konularında Hukuki Danışmanlık
Günlük veri işleme konusunda hukuki danışmanlık, organizasyonun operasyonel süreçlerinin derinlemesine anlaşılmasını gerektirir. Üçüncü ülkelere yapılan veri transferlerinin hukuki değerlendirilmesi, özellikle Avrupa Ekonomik Alanı (EEA) dışındaki hizmet sağlayıcılarına yapılan transferler konusunda, verilerin aktığı yerler ve erişim hakları göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Sözleşme hükümleri ve teknik önlemler, IT departmanı ile işbirliği yapılarak belgelenmeli, hukuk departmanı ise GDPR’ye uyumu denetlemelidir.
Pazarlama kampanyaları, ihaleler ve doğrudan pazarlama özel GDPR ve Telekomünikasyon Yasası hükümlerine tabidir. Hukuki danışmanlık, yasal dayanağı (onay veya meşru menfaat), bilgilendirme yükümlülüklerini ve onayın geri çekilmesi mekanizmalarını içerir. Her bir kampanyanın her yönü, izleme piksellerinden e-posta tasarımına kadar, şeffaflık, amaç ve orantılılık açısından değerlendirilmelidir.
Veri saklama politikaları ve saklama süreleri, uyum için kritik öneme sahiptir. Birçok sektörde, saklama süreleri kanunlarla net bir şekilde belirlenmemiştir; bu nedenle, şirketler, ihtiyaç ve riskler doğrultusunda makul saklama süreleri belirlemelidir. Hukuk danışmanları, iç politikaların ve sözleşme hükümlerinin geliştirilmesine yardımcı olmalı, aynı zamanda verilerin otomatik olarak silinmesi veya takma ad kullanılarak anonimleştirilmesi için teknik sistemlerin doğru bir şekilde yapılandırılmasını sağlamalıdır. Uygunsuzluk tespit edilmemesi için yasal olarak doğru gerekçelendirme yapılmalıdır.
Veri sahiplerinden gelen talepler, erişim, düzeltme veya silme gibi, yasal olarak değerlendirilmelidir ve yasal süre zarfında (bir ay) işlenmelidir. Hukuki değerlendirme, taleplerin kabul edilip edilmeyeceğini, kısmi kabul edilip edilmeyeceğini veya reddedileceğini belirlemek için gereklidir. Aynı zamanda organizasyon, düzenleyici makamlara yapılabilecek şikayetlere veya hukuki işlemlere karşı hazırlıklı olmalıdır.
(c) Veri İşleme Faaliyetleri Kayıtlarının Kurulması
Veri işleme faaliyetleri kayıtlarının kurulması ve güncellenmesi, GDPR’nin 30. maddesi ile uyumlu olmak için kritik bir sorumluluktur. Hukuki danışmanlık, işleme amacını, veri sahiplerinin kategorilerini, veri türlerini ve alıcıları belgelemek için gereklidir. Her veri işleme faaliyeti, yasal dayanak, veri minimizasyonu ve saklama süresi açısından değerlendirilmeli ve sektörel düzenlemeler ile özel veriler göz önünde bulundurulmalıdır.
Kayıt sadece bir formalite olmamalıdır; bu, organizasyonun değişen süreçleri ve teknolojik altyapısıyla birlikte yaşayan bir belgedir. Hukuki danışmanlık, kayıtların doğru yapılandırılmasını, her işleme için sorumlulukların atanmasını ve kayıtların güncellenmesi için prosedürlerin oluşturulmasını sağlamalıdır. Detaylı ve güncel bir kayıt, düzenleyici makamlar tarafından yapılacak denetimlerde hataların önüne geçer ve uyumluluğu kanıtlamak için sağlam bir temel oluşturur.
Uluslararası şirketlerde, kayıtlar genellikle farklı birimler ve yargı bölgeleri arasında paylaşılır. Bu durumda, şirket içindeki departmanlar arasında koordinasyon gereklidir, böylece her şey tutarlı ve yerel gereksinimlere uygun olur. Hukuk danışmanları, her iş birimi ve IT ekibi arasında uyumlu bir görüş oluşturulmasına yardımcı olmalı ve riski yansıtan, güncel bir strateji oluşturulmalıdır.
Kayıtlar, giderek uyumluluk, risk yönetimi ve denetim platformları ile entegre edilmektedir ve burada yasal doğrulama kritik öneme sahiptir. Kayıtların her değişikliği yasal olarak onaylanmalı, şirketin iç kararları ve politikaları ile uyumlu olmalıdır.
(d) Politika ve Bildirimlerin Oluşturulması
Gizlilik politikalarının oluşturulması sadece bir yasal formalite değil, aynı zamanda organizasyondaki uyum ve risk yönetimi seviyesini yansıtır. Gizlilik politikaları, olay yönetimi protokolleri ve veri saklama politikaları, mevcut yöntemlerle, teknoloji altyapısıyla ve geçerli yasal düzenlemelerle uyumlu olmalıdır. Hukuki danışmanlık, departmanlar arası koordinasyonu sağlayarak, rehberlerin yasal olarak geçerli, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını temin eder.
Veri ihlali protokolü, iç değerlendirme, denetleyici otoritelerin bilgilendirilmesi ve veri sahipleriyle iletişim kurma gibi yasal aşamaları kapsar. Olayın hukuki değerlendirmesi, bildirim yapılıp yapılmayacağını, hangi zaman diliminde ve hangi içerikle yapılması gerektiğini belirler. Her karar, risk değerlendirmesi, raporlar ve teknik açıklamalarla desteklenmeli, ilgili otoriteye doğru bir şekilde bildirimde bulunulmalıdır.
Veri saklama politikası, uyumun temel bir parçasıdır ve saklama sürelerini teknik ve organizasyonel önlemlerle hukuki olarak çevirmeyi gerektirir. Avukatlar, saklama sürelerini yasal normlarla, örneğin temyiz süreleri, dava süreci gereksinimleri ve iç kararlarla veri silme yönergeleriyle bağlayan rehberler geliştirir.
Veri saklama politikasının geçerliliği analiz edilirken, avukatlar, özellikle “Schrems II” kararında olduğu gibi, küresel veri transferleri söz konusu olduğunda ihlaller veya koruma eksikliklerine dair potansiyel riskleri de değerlendirir. Danışmanlık, hukuki rehberlik, en iyi uygulamalar ve yorumlarla politikaların uluslararası yasalar ve endüstri standartlarıyla uyumlu olmasını sağlar.
(e) Çerez Politikası Uygulaması
Hukuken geçerli ve teknik olarak işlevsel bir çerez politikası uygulamak, Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) ve Elektronik İletişim Kanunu’na (ePrivacy Direktifi) derinlemesine hakimiyet gerektirir. Çerezler ve benzer teknolojiler, analiz, pazarlama ve işlevsel amaçlarla yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak kullanıcı davranışını izleyip cihaz bilgilerini birleştirdiğinde kişisel veri işleme ile de bağlantılıdır. Hukuki danışmanlık, hangi çerezlerin onay alınmadan yerleştirilebileceğini ve hangilerinin açık bir şekilde, kullanıcıdan önceden onay alınmasını gerektirdiğini belirlemek için kritik öneme sahiptir.
Çerez politikasının oluşturulmasında, hangi çerezlerin kullanıldığı, kimin tarafından yerleştirildiği (ilk taraf çerezleri ve üçüncü taraf çerezleri), amaçları ve saklama süreleri ayrıntılı olarak belirtilmelidir. Her bir çerez hukuki olarak sınıflandırılmalı, gerekli çerezler, tercihler, performans çerezleri ve izleme çerezleri arasında ayrım yapılmalıdır. Ayrıca, hukuki dayanakların ve çıkarlar dengesi değerlendirmelerinin doğru bir şekilde belirlenmesi gereklidir, özellikle de dayanak olarak meşru menfaatlerin öne sürüldüğü durumlarda.
Çerezlerin, gerekli olmayanlar dışında kullanılması için alınacak onay, ePrivacy Direktifi ve GDPR’ye uygun olarak yapılmalıdır: Onay, gönüllü, açık, bilinçli ve açıkça verilmelidir. Bu, çerez banner’larının ve onay yönetim platformlarının (CMP) işleyişi için yüksek standartlar getirir. Hukuki değerlendirme, arayüzün işleyişine, metin içeriğine ve kullanıcıların tercihlerini yönetme veya değiştirme şekline odaklanmalıdır. Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK), bu banner’ları titizlikle denetler ve yanıltıcı veya belirsiz bilgiler nedeniyle yaptırımlar uygular.
Çerezlerin teknik yapılandırması, her zaman hukuken belirlenen politikalara uygun olmalıdır. Çerezler, onay alınmadan önce yerleştirilirse veya kullanıcıların gerçek bir seçim hakkı yoksa, yalnızca bilgilendirme sağlamak yeterli olmayacaktır. Hukuki geçerliliğin sağlanması, örneğin, script’lerin denetimi ve test senaryoları yoluyla yapılmalıdır. Üçüncü taraflara veri akışlarının hukuki analizi, özellikle verilerin Avrupa Ekonomik Alanı dışına iletilmesi durumunda önemli bir rol oynar.
Web sitesinde yapılan değişiklikler, reklamcılarla yapılan anlaşmalar veya hukuki gereklilikler durumunda çerez politikası güncellenmelidir. Hukuki danışmanlık, banner ve açıklamada yapılması gereken gerekli değişikliklerin belirlenmesinde rol oynamalıdır. Ayrıca, birleşme, devralma veya yeniden yapılanma durumlarında, çerez politikasının yeniden değerlendirilmesi gereklidir çünkü çerezler aracılığıyla paylaşılan veriler, sözleşmesel yükümlülükler ve kullanıcıların gizlilik hakları üzerinde etkili olabilir.
(f) Çalışan İzleme Araçlarının Uygulamasına Yönelik Hukuki Danışmanlık
Çalışan izleme araçlarının uygulanmasının hukuki sonuçları büyük olup, özellikle iş ilişkilerinde güç dengesizlikleri ve işlenen verilerin hassasiyeti göz önünde bulundurulmalıdır. İşverenler, e-posta izleme, konum belirleme, video izleme, tuş vuruşlarını kaydetme ve verimlilik değerlendirme araçları gibi teknolojileri giderek daha fazla kullanmaktadır. Her tür izleme, çalışanların mahremiyetini etkileyebilir ve bu nedenle, özellikle orantılılık ve gereklilik açısından, çok dikkatli bir hukuki yaklaşım gerektirir.
İzleme araçlarının hukuki değerlendirilmesinde, amaçların meşru olup olmadığı, daha az müdahaleci yöntemlerin mevcut olup olmadığı ve çalışanın mahremiyetine yapılan ihlalin haklı olup olmadığı incelenmelidir. Genel olarak, izleme yalnızca, işverenin somut, belgelenmiş bir çıkarı olduğunda ve bu çıkar başka bir şekilde gerçekleştirilemediğinde izin verilir. Hukuki danışmanlık, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları (örneğin, Barbulescu kararı) göz önünde bulundurularak kritik öneme sahiptir.
İzleme araçlarının uygulanması, büyük ölçekli veya sistematik izleme durumlarında, Veri Koruma Etki Değerlendirmesi (DPIA) yapılmasını gerektirir. Hukuki danışmanlık, GDPR’nin 35. maddesinin şartlarının karşılanıp karşılanmadığını ve çalışanların hakları ve özgürlükleri üzerindeki riskin nasıl en aza indirilebileceğini belirlemek için gereklidir. Ayrıca, iç iletişim, itiraz başvuruları ve şikayetlerin nasıl ele alınacağı gibi süreçlerin hukuken düzenlenmesi gereklidir.
Bunun yanı sıra, çalışan temsilcisi veya iş yeri temsilcisi, izleme önlemleri uygulamaya konulmadan önce bilgilendirilmelidir, bu durum İş Yeri Temsilcisi Yasası’nın 27. maddesi uyarınca gereklidir. Hukuki destek, onayın gerekli olup olmadığını, danışmanlık sürecinin nasıl işlemesi gerektiğini ve iş yeri temsilcisine sağlanması gereken belgeleri belirlemek için önemlidir. Onayın alınmaması durumunda izleme faaliyetleri geçersiz hale gelebilir, bu da hukuki geçerliliği ve kanıt gücünü olumsuz etkileyebilir.
Son olarak, izleme araçlarının kullanımı, işyeri kurallarında, ICT yönergelerinde ve çalışanların gizliliğine yönelik açıklamalarda yer almalıdır. Bu belgeler, hukuki açıdan sağlam olmalı, anlaşılır bir dille yazılmalı ve gerçek uygulama ile teknik yapılandırmaya uygun olmalıdır. Hukuki geçerliliğin sağlanması, disiplin soruşturmalarında veya iş sözleşmesinin feshi durumlarında, yasaya aykırı şekilde toplanan verilerin kullanılmaması için kritik öneme sahiptir.
(g) Bağlantılı Hizmetler ve Grafik Arayüzler Alanında Hukuki Danışmanlık
Nesnelerin İnterneti (IoT) uygulamaları, mobil uygulamalar ve platform tabanlı dijital hizmetler gibi bağlantılı hizmetlerin geliştirilmesi, kişisel veri koruması açısından özel zorluklar yaratmaktadır. Bu hizmetler, kullanıcı davranışları, konumlar, kullanım sıklığı ve tercihler gibi verileri sürekli işler – çoğu zaman kullanıcı bu işleme faaliyetlerinin kapsamı ve niteliği hakkında tam bilgi sahibi değildir. Bu nedenle, Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’nün (GDPR) 25. maddesi uyarınca “tasarımda ve varsayılan olarak veri koruma” ilkeleri çerçevesinde hukuki danışmanlık, kullanıcı arayüzlerinin uygun şekilde yapılandırılması için hayati önemdedir.
Grafik kullanıcı arayüzleri, hizmet ile kullanıcı arasındaki temel iletişim kanalını oluşturur. Bu arayüzlerin hukuki denetimi, GDPR kapsamındaki tüm bilgilendirme yükümlülüklerine uygunluğu sağlamalıdır. Bu, yalnızca iletilen bilgilere değil; aynı zamanda bu bilgilerin ne zaman, nasıl, nerede ve ne şekilde sunulduğuna da ilişkindir. Kandırıcı ya da yanıltıcı arayüzler (örneğin dark patterns) kullanıcı onaylarını geçersiz kılabilir ve denetleyici otoriteler tarafından yaptırımlara yol açabilir.
Kullanıcı arayüzü (UI) tasarımında, veri sahiplerinin haklarını kullanabilme olanakları dikkate alınmalıdır. Kullanıcının çerezlere onay verme ya da pazarlama iletilerini reddetme gibi tercihleri açık, bilinçli ve geri alınabilir olmalıdır. Hukuki bir kullanıcı deneyimi (UX) analizi, kullanıcıların kararlarının doğru şekilde yönlendirildiğini ve reddetmenin onaylamak kadar kolay olduğunu garanti etmelidir.
Bağlantılı hizmetlerin altyapısı, veri akışları, depolama yerleri, API’ler ve veri sorumlusu/veri işleyeni rollerinin hukuki olarak analiz edilmesini gerektirir. Harici olarak entegre edilen her bileşen – örneğin sosyal medya eklentileri veya analiz araçları – hukuka uygunluk, orantılılık ve veri güvenliği açısından değerlendirilmelidir. Denetlenmeyen entegrasyonlar, veri sızıntısına veya hukuki sorumlulukların artmasına yol açabilir.
Yapay zekâ ve otomatik karar alma süreçlerinin bağlantılı hizmetlerde kullanımı halinde, GDPR’nin 22. maddesi uyarınca kullanıcılar bilgilendirilmeli ve uygun haklarını kullanabilmelidir. Bu, kullanıcıya otomatik karar alma süreci hakkında – kullanılan mantık, kapsam ve olası etkiler dahil olmak üzere – açık bilgi verilmesini gerektirir.
(h) Veri Koruma Etki Değerlendirmeleri (DPIA) ve Gizlilik Denetimleri Gerçekleştirilmesi
Yüksek riskli veri işleme faaliyetlerinde, GDPR’nin 35. maddesi uyarınca Veri Koruma Etki Değerlendirmesi (DPIA) yapılması zorunludur. DPIA yalnızca teknik bilgi değil, aynı zamanda hukuki çerçeveye dayalı bir risk değerlendirme süreci gerektirir. DPIA’nın gerekip gerekmediği, kapsamı ve nasıl yapılandırılması gerektiği konusunda hukuki danışmanlık zorunludur.
Etkin bir DPIA; işleme faaliyetinin tanımını, gereklilik ve orantılılık analizini, risklerin değerlendirilmesini ve azaltıcı önlemlerin tanımını içermelidir. Hukuki destek, hukuki dayanağın belirlenmesi, veri sahibinin haklarının analizi ve olası menfaat çatışmalarının saptanması için şarttır.
Gizlilik denetimleri ise daha geniş kapsamlıdır ve organizasyonun genel veri işleme politikasını değerlendirir. Bu denetimler kapsamında; yasal dayanak, amaç sınırlaması, şeffaflık, veri minimizasyonu, güvenlik ve hesap verebilirlik ilkelerine uygunluk analiz edilir. Hukuk uzmanları, sözleşmeleri, politikaları, veri işleme kayıtlarını ve teknik yapılandırmaları analiz ederek ihlalleri belirler ve öneriler sunar.
DPIA ve gizlilik denetimlerinin başarısı, hukuk, bilgi teknolojileri ve uyum ekiplerinin iş birliğiyle mümkündür. Hukuki danışmanlık; veri aktarım süreçlerinin, yurt dışına veri transferlerinin, aydınlatma yükümlülüklerinin ve olası veri ihlali senaryolarının yasal boyutlarını denetler. Ayrıca, olay müdahale planlarının yasal gerekliliklere uygun olup olmadığı değerlendirilir.
DPIA ve denetim sonuçları; şirket politikalarının güncellenmesi, teknik önlemlerin optimize edilmesi ve denetleyici otoritelere karşı hesap verebilirliğin belgelenmesi için temel oluşturur. Hukuki danışmanlık, bu sonuçların somut talimatlara, sözleşme hükümlerine ve politika değişikliklerine dönüştürülmesini sağlar.
(i) Veri Koruma Denetim Kurumlarıyla İlişkilerin Yönetimi
Veri koruma denetim otoriteleriyle ilişkilerin yönetimi; denetim yetkileri, itibara yönelik riskler ve uluslararası iş birliği gibi unsurları içeren stratejik ve hukuki bir yaklaşım gerektirir. Bir denetim otoritesi bilgi talep ettiğinde, denetim başlattığında ya da resmi yazışma gerçekleştirdiğinde, her adım idari prosedürler açısından hukuken temellendirilmelidir. Şirketin menfaatlerini korumak için yalnızca veri koruma hukukuna değil, aynı zamanda idari hukuk prosedürlerine de hâkim olunmalıdır.
Bir bilgi talebi ya da belge erişimi durumunda; yükümlülükler, süreler ve gizli bilgilerin korunma imkânları dikkatle değerlendirilmelidir. Bu noktada, talep edilen bilgilerin kapsamı, gerekliliği ve gizliliği konularında hukuki argümanlarla savunma yapılması gerekebilir. Denetim otoritesinin yorumlarına karşı hukuki karşı tezlerin geliştirilmesi çoğu zaman zorunludur.
Görüşmeler sırasında, hukuki temsilciler organizasyonun pozisyonunu açık, tutarlı ve yasal dayanaklara dayalı biçimde sunmalıdır. Argümanların yapısı, içeriği ve sunum biçimi; sürecin sonucunu doğrudan etkiler. Aynı zamanda, denetim otoritesiyle iletişim açık tutulmalı ve sürecin ceza veya para cezasına dönüşmesi engellenmelidir.
Veri koruma ihlallerinin mali usulsüzlükler, kara para aklama, yolsuzluk veya yaptırım ihlalleriyle birleştiği durumlarda şirketler daha kapsamlı soruşturmalarla karşı karşıya kalabilir. Bu gibi durumlarda, denetim otoritesiyle yürütülen süreçler, olası ceza davalarıyla koordineli olarak yönetilmelidir. Bir alandaki ifadelerin ya da belgelerin diğer alanda aleyhe kullanılmasını önlemek için stratejik hukuk desteği gereklidir.
Son olarak, denetim kurumlarıyla ilişkilerde hukuki danışmanlık yalnızca mevcut süreçlere değil, gelecekteki risklerin öngörülmesine de odaklanmalıdır. Bu, denetim otoritelerinin kararlarının, yönergelerinin ve raporlarının hukuki ekiplerce sürekli takip edilmesini ve gerçek zamanlı risk değerlendirmesi yapılmasını içerir. Önleyici danışmanlık ve senaryo analizleri, yasal direnci artırmak ve olası krizleri önlemek açısından vazgeçilmezdir.